Kilercioğlu Hukuk & Danışmanlık

Anonim Şirketlerde Genel Kurul Kararlarının İptali ve Muhalefet Şerhi


Kilercioğlu Hukuk & Danışmanlık
Anonim Şirketlerde Genel Kurul Kararlarının İptali ve Muhalefet Şerhi

Anonim şirket; sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan, borçlarından dolayı yalnız malvarlığıyla sorumlu bulunan (TTK m.329) bir şirket olarak tanımlanmakta olup limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket ile beraber sermaye şirketleri (TTK m.124/2) türünde yer almaktadır. TTK’nın, TMK’nin ayrılmaz bir parçası olması sebebi ile tüzel kişilerin iradesinin organlar aracılığıyla açıklanacağı hükmü, anonim şirket için de geçerlidir. Bu doğrultuda anonim şirketin genel kurul ve yönetim kurulu olmak üzere iki zorunlu organı bulunur. Genel kurul ve yönetim kurulu arasında alt-üst ilişkisi yoktur; organlar eşittir ve işlevsel ayrımları mevcuttur.

Genel kurul, genel kurul toplantısı ile bir araya gelen bir karar organıdır, icra yetkisine sahip değildir. Genel kurul organın yetkileri devredilemeyeceği veya yetkilerinin kısıtlanmasına dair karar alınamayacağı gibi esas sözleşmeye de eklenemez. Genel kurul, sadece kanunda ve ortaklık sözleşmesinde açıkça öngörülmüş hallerde karar alabilecek olup yetkisi dahilindeki bazı kararlar şunlardır: Esas sözleşmenin değiştirilmesi, birleşme-bölünme ve tür değiştirme hakkında karar vermek, şirketin feshi, intifa senetlerinin çıkartılması, sermayenin azaltılması ve artırımı…

Genel kurul, tüm pay sahiplerinden oluşmakta olup pay sahipleri; katılma, görüş açıklama ve oy hakkı gibi ortaksal haklarını genel kurul toplantısında kullanma imkanları bulunur. Genel kurul, olağan ve olağanüstü hallerde toplanabilir. Olağan genel kurul, bir yıla tekabül eden faaliyet döneminin bitiminden itibaren üç ay içinde yapılır. Olağanüstü genel kurul ise ihtiyaç halinde ve çağrı yapan yetkilice belirlenen herhangi bir zamanda yapılabilir. Toplantılarda ortaklar asaleten veya vekaleten temsil edilebilir.

Genel kurul, ortakların hukuki sonuç doğurmaya yönelik irade beyanlarıyla meydana gelen bir hukuki işlemdir. Yani alınan karar, genel kurula dâhil kişilerin ortak bir iş veya amaca ilişkin olarak başkana yöneltilmiş irade beyanıdır. Bu nedenle, hukukî işlemlerin hükümsüzlük halleri “karar” bakımından da geçerlidir. Genel kurul kararlarının hukuken sonuç doğurabilmesi, başka bir ifadeyle doğrudan ya da dolaylı etkiler yaratabilmesi, öncelikle bu kararların hukuk düzenine uygun olarak alınmış ve geçerlilik koşullarını haiz olmasına bağlıdır. Genel kurul kararlarının geçerlilik ve mevcudiyet şartları; şirketin kurumsal yapısı, azınlık pay sahiplerinin korunması, şirket alacaklılarının hakları ile kamu düzenine ilişkin hususlar dikkate alınarak, çeşitli kanun hükümleriyle düzenlenmiştir. Kararın oluşumu veya içeriği bakımından hukuka ya da şirket esas sözleşmesine aykırılık taşıyan genel kurul kararları, geçersizlik yaptırımıyla karşılaşır. Bu geçersizlik halleri; ihlal edilen normun niteliğine göre yokluk, butlan veya iptal edilebilirlik şeklinde sınıflandırılmaktadır.

Yokluk, bir kararın hukuk düzeninde baştan itibaren hiç doğmamış sayıldığı en ağır geçersizlik hâlini ifade ederken; butlan, ağır bir hukuk kuralı ihlali nedeniyle kararın kesin olarak hükümsüz sayılmasıdır. Buna karşılık iptal edilebilirlik, belirli kişi veya organların başvurusu üzerine yargı kararıyla ortadan kaldırılabilecek, daha hafif nitelikte bir sakatlık hâlidir. Bu çerçevede genel kurul kararlarının geçersizlik halleri teorik olarak üç ana kategoride sınıflandırılsa da, uygulamada en çok karşılaşılan ve tartışma konusu olan geçersizlik türü iptal edilebilirliktir. Özellikle kararların iptali talebiyle açılan davalarda hem şekli usullere uyulup uyulmadığı hem de kararların içerik bakımından hukuka ve dürüstlük kuralına uygunluğu titizlikle değerlendirilmektedir. Bu bağlamda, iptal davası açma hakkına sahip kişilerin kimler olduğu, hangi süre içinde ve hangi usule tabi olarak bu hakkın kullanılabileceği gibi hususlar büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, iptal davası açabilme imkânının bazı durumlarda, özellikle muhalefet şerhi gibi usulî koşullara bağlı kılınması, pay sahiplerinin hak arama özgürlüğü ile şirket içi istikrar arasında denge kurma çabalarının bir yansımasıdır. İşte bu çalışmada, genel kurul kararlarının geçersizlik halleri genel hatlarıyla ortaya konulmakla birlikte, esas olarak iptal edilebilirlik kurumunun hukuki niteliği, dava şartları ve özellikle muhalefet şerhi koşulunun uygulamadaki yeri ve işlevi üzerinde durulacaktır.

I.Genel Kurul Karalarının Hükümsüzlüğü ve İptal Edilebilirliği

Anonim ortaklıklar, TTK’ya göre çift başlı bir yönetime sahip olup, bu şirketlerde iki zorunlu organ bulunmaktadır: yönetim kurulu ve genel kurul. Yönetim kurulu, şirketin sürekli ve icrai organı olarak faaliyet gösterirken; genel kurul, süreklilik arz etmeyen, belli aralıklarla toplanan ve şirketin temel kararlarını alan bir organdır. Bu yönüyle genel kurul, daimi olmayan, fakat şirketin temel yönelimlerini belirlemede kritik bir role sahip bir karar organıdır.

Genel kurulun yetkileri esas itibarıyla iç ilişkilere yöneliktir.[1] Diğer bir ifadeyle, genel kurul kural olarak şirketin üçüncü kişilerle olan dış ilişkilerine yönelik bağlayıcı kararlar alamaz. Bu yetki, çoğu durumda yönetim kuruluna aittir. Ancak genel kurul, şirketin esas sözleşmesinde öngörülen sınırlar ve TTK hükümleri çerçevesinde bazı konularda karar alma yetkisine sahiptir. Bu kararlar, hukuki işlem niteliğinde olup, ortakların oybirliği veya oyçokluğu ile alınır. Bu yönüyle genel kurul kararları, taraf iradelerinin birleşmesiyle ortaya çıkan çok taraflı bir hukuki işlemdir[2].

Bir hukuki işlem olarak genel kurul kararı, belirli şartlar altında geçersiz sayılabilir. Bu geçersizlik halleri, öğretide ve yargı uygulamasında üç ana başlık[3] altında incelenmektedir: yokluk, butlan ve iptal edilebilirlik. Her biri geçersizlik türü olmasına rağmen, aralarındaki farklar hem sonuçları hem de ileri sürülebilirlik koşulları açısından önemlidir. Aşağıda bu üç kavram detaylı olarak ele alınacaktır.

A.Yokluk

Yokluk, bir hukuki işlemin kurucu unsurlarının eksikliği nedeniyle baştan itibaren hiç doğmamış sayılmasıdır. TTK’da açıkça düzenlenmemiş olmasına rağmen, TTK m.1 uyarınca TTK, TMK’nın ayrılmaz bir parçasıdır ve bu sebeple ilgili mevzuat hükümleri kıyasen uygulanabilir. Bu bağlamda, TMK'da dernek genel kurul kararlarının yokluğuna ilişkin düzenlemeler, anonim şirket genel kurul kararlarına da uygulanabilir.

Yokluk, özellikle şekli nitelikteki emredici hukuk kurallarına uyulmaması durumunda söz konusu olur. Bu tür kurallar, hukuki işlemin varlık şartlarını belirleyen kurucu-şekli nitelikteki hükümlerdir[4]. Örneğin, genel kurul kararının sirküler yoluyla alınması veya yetersayıya uyulmadan alınan kararlar yoklukla sonuçlanır.

Yoklukla malul genel kurul kararları, baştan itibaren hükümsüz olup hiçbir hukuki sonuç doğurmaz[5]. Bu tür kararlar, süreye tabi olmaksızın her zaman ileri sürülebilir ve yokluğun tespitine ilişkin dava için olumsuz oy veya muhalefet şerhi gerekmediği gibi mahkeme tarafından re'sen dikkate alınabilir.

B.Butlan

Anonim şirketlerde genel kurul kararlarının hükümsüzlüğü halleri arasında yer alan butlan, şekil ve usul bakımından geçerli olmakla birlikte, içeriği itibarıyla kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan kararları kapsar[6]. Bu tür kararlar, baştan itibaren geçersiz sayılır ve "ölü doğmuş" olarak nitelendirilir. Bu nedenle, butlanla malul kararlar, hiçbir hukuki sonuç doğurmaz.  TTK’nın 447. maddesi, genel kurul kararlarının butlanla geçersiz sayılacağı halleri düzenlemiştir[7]. Bu hükme göre, aşağıdaki durumlarda alınan genel kurul kararları butlanla sakatlanmış sayılır:

-Pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran,

-Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran,

-Anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararlar.

Butlanla malul genel kurul kararları, mahkeme tarafından re'sen dikkate alınır. Bu kararların geçersizliği için herhangi bir dava süresi öngörülmemiştir. Dolayısıyla, bu tür kararların geçersizliği her zaman ileri sürülebilir. Son olarak belirtmek gerekir ki yokluk ve butlan ayrımı, büyük ölçüde teorik niteliktedir. Sonuçları bakımından aralarında önemli bir fark bulunmadığı söylenebilir.

C.İptal Edilebilirlik

Anonim şirketlerde genel kurul kararlarının iptali, şirket içi dengeyi sağlamak ve azınlık pay sahiplerinin haklarını korumak amacıyla düzenlenmiştir. TTK’nın “İptal sebepleri” başlıklı 445. maddesine göre, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları, karar tarihinden itibaren üç ay içinde iptal davasına konu edilebilir.

Yokluk ve butlan durumunda alınan genel kurul kararları, karar anından itibaren geçerli olmamasına karşın; iptal edilebilir kararlar, mahkeme kararı kesinleşene kadar hüküm ifade eder. İptal ile birlikte ise geçmişe yönelik etki doğurur. Ancak, iyi niyetli 3. kişilerin hakları saklıdır. Görüleceği üzere iptal edilebilirlik yaptırımın sonuçları, yokluk ve butlana göre daha hafiftir.

II.Genel Kurul Kararlarına Karşı İptal Davası

Bu başlıkta altında, genel kurulun hangi kararlarına karşı iptal davası açılabileceği, iptal davası açabilmek için genel kurul toplantısı sırasında yapılması gerekenler, davanın tarafları ve usule ilişkin kurallar Yargıtay kararları ile birlikte açıklanacaktır.

A.İptal Sebepleri

Kanun koyucu, anonim şirket genel kurul kararlarının sınırsız biçimde uygulanmasını engellemek amacıyla, bazı durumlarda bu kararların iptal edilebilir olmasını öngörmüştür. TTK m. 445 ve devamı hükümleri uyarınca, kanuna, esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olarak alınmış genel kurul kararları, süresi içinde açılacak iptal davası ile geçersiz hâle getirilebilir. Aşağıdaki durumlar, iptal sebepleri arasında yer almaktadır:

  • Gündeme bağlılığın ihlali,
  • Kâr payının kötü niyetle dağıtılmaması
  • Ortakların usulüne uygun çağırılmaması,
  • Oy hakkından yoksun bulunan ortakların katılımıyla alınan ve onların katılımı olmaksızın alınamayacak kararlar,
  • Denetime tabi sermaye şirketlerinin internet sitesine ilişkin yükümlülüklere uymaması (TTK m.1524)
  • Birleşme, bölünme ve tür değiştirmeye ilişkin hükümlere aykırılık. (TTK m.134-190)

B. İptal Davası Açmak İçin Toplantı Sırasında Yapılması Gerekenler

Anonim şirket genel kurul kararlarının iptali için, davacı pay sahibinin toplantı esnasında bazı şekli koşulları yerine getirmesi zorunludur. Bu koşulların amacı, hem genel kurulun karar alma sürecinin şeffaflığını sağlamak hem de kötü niyetli başvuruların önüne geçmektir. Genel kurul kararının iptali davası açılabilmesi için gerekli olan şekli şartlar olumsuz oy kullanmak ve muhalefet şerhinin tutanağa geçirilmesidir. Muhalefet şerhinin 6762 sayılı TTK döneminde gerekçeli olarak yazılması gerektiği yönünde bazı içtihatlar mevcut olsa da 6102 sayılı TTK döneminde bu uygulama tamamen kalkmıştır[8]. Muhalefet şerhi, “karara muhalifim”, “karar hükümsüzdür”, “karara şerh koyuyorum” gibi ifadelerle kullanılabilir[9]. Böylece, genel kurul kararının iptal edilebileceği yönünde bir bildirim yapılmış olur.

TTK m.446/2 bu hükme istisna teşkil eder. Hükme göre toplantıda hazır bulunup bulunmadığına veya olumsuz oy kullanıp kullanmadığı bakılmaksızın; çağrının usulüne göre yapılmadığını gündemin gereği gibi bildirilmediğini, toplantıya katılmaya yetkisi olmayan kişilerin veya temsilcilerinin oy kullandığını ya da bazı pay sahiplerinin toplantıya katılmasının ve oy kullanmasının haksız yere engellendiğini ileri süren ortaklar, eğer bu usulsüzlüklerin kararın alınmasında belirleyici bir etkisi olmuşsa, iptal davası açma hakkına sahiptir. Bununla beraber yönetim kurulu ve alınan kararların yerine getirilmesinde kişisel sorumluluğu doğacak yönetim kurulu üyesi de iptal davası açabilir.
    Belirtildiği üzere iptal davası için şekli şartlar mevcut olup bu şartların gerçekleştirilme usulü ve içtihatlar şu şekildedir:
    Genel kurulda alınacak kararlara, oylama yapılıp karar alınmadan muhalefet verilmesi peşin muhalefet olarak adlandırılır. Genel kurulda oy kullanmak bir hukuki işlem olup hukuk dünyasında var olmayan işleme karşı muhalefet vermek geçerli olmayacaktır:

“…oylama öncesi yapılan görüşme sırasında sonradan alınacak karara esas olması     muhtemel bir öneriye karşı olunduğunun belirtilmesinin TTK. 447. maddesi     anlamında karara muhalif olunduğu anlamına gelmeyeceği, muhalefetin kararın     alınmasından sonra yazdırılması gerektiği, somut olayda bu koşulun yerine     gelmediği gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar  verilmiştir.” [10]

“… Davacı ortağın genel kurulda kendisini vekil aracılığıyla temsil ettirdiği, vekilin iptali istenen sermaye artırımına ilişkin 2 nci maddeye yönelik olarak daha karar alınmadan önce karşı çıktığı (peşin muhalefette bulunduğu), bu şekilde muhalefet durumunun öneriye karşı olup, kararın alınmasından sonra yapılmış bir karşı çıkma (muhalefet) bulunmadığı..”[11]

İptal davası açılabilmesi için alınan karara karşı olumsuz oy verilmesi şarttır. Karara karşı oy vermekten kasıt; eğer karar bir önerinin kabulüyle alınmışsa, ret oyu vermek, öneri reddedilmişse kabul oyu kullanmak, seçimle ilgili bir karar söz konusuysa, kazanan aday dışında başka bir isme oy vermek anlamına gelir[12]. Her ne kadar çekimser oy vermek, ret oyu vermiş gibi sayılsa da genel kurul toplantısında çekimser oy veren ortak, muhalefetini tutanağa geçirmiş olsa dahi iptal davası açamaz[13]:
“Olumsuz oydan anlaşılması gereken karar aleyhine oy vermektir. TK 446'da açıkça olumsuz oy  verme Şartı arandığından, olumlu oy veren veya çekimser kalan ortağın iptal davası açma  hakkı yoktur. Gerçi, çekimser oylar olumsuz oy gibi işlev gösterir. Ancak, kanun koyucu olumsuz oy vermeyi şart kıldığından, karara çekimser kalmak iptal davası için yeterli değildir. Bu ortaklar bir  şekilde toplantı tutanağına muhalefet şerhi düşmüş olsalar bile, iptal davası  açamazlar.”[14]

Genel kurul gündeminde yer alan bir madde oylanıp karara bağlandıktan sonra, pay sahibinin bu karara anında muhalefet şerhi koydurmamış olması, onun iptal davası açma hakkını mutlak olarak ortadan kaldırmaz. Zira genel kurul süreci, tutanak imzalanana kadar devam eder. Fakat her halükarda, muhalefet şerhi ilgili karar oylandıktan sonra ve tutanağın imzalanmasından önce verilmelidir[15].

“…gündem maddesinin görüşülmesi sırasında sermaye artışına yönelik itirazlarını ileri sürdüğü, oylamadan sonra tutanağın altına isim ve imzaların bulunduğu kısma ‘itiraz şerhi koyan’, ‘itiraz şerhi koyanlar’ ibarelerinin yazılarak ilgililerce tutanağın imzalandığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla dava konusu olağanüstü genel kurulda alınan sermaye arttırımına ilişkin gündem maddesinin oylanmasından hemen sonra muhalefet şerhi bildirilmemişse de tutanağın imzalanmasından önce itiraz edildiği bildirilen şerhlerin verildiği, böylece usulüne uygun muhalefet şerhinin olduğu, dava şartının bulunduğu kabul edilerek, bir karar verilmesi gerekirken usulüne uygun muhalefet şerhi verilmediğinden kanunda öngörülen dava açabilme şartının bulunmadığı, görüşmeler sırasındaki peşin muhalefet usulüne uygun bir muhalefet olmadığından dava hakkı vermediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.”[16]

Olumsuz oy kullanmak ile muhalefet şerhi koydurmak, birbirinden bağımsız ve ayrı koşullardır; bunlardan yalnızca birinin yerine getirilmiş olması, diğer şartın da sağlandığı anlamına gelmez. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, bir pay sahibinin genel kurul kararına karşı iptal davası açabilmesi için, hem karara karşı oy kullanmış olması hem de bu muhalefetini genel kurul tutanağına geçirtmiş olması zorunludur. Bu iki şart birlikte gerçekleşmedikçe, iptal davası açma hakkı doğmaz.

“Somut olayda, davacı… muhalefet ettiğini bildirir dilekçe sunmuş ise de, maddelerin görüşülmesi sonrası yapılan oylamada oy kullanmamıştır. Mahkemece, davacı vekilinin verdiği dilekçenin hükumet komiseri tarafından ticaret siciline teslim edilmesi nedeniyle davacının dava açma hakkı bulunduğu kabul edilerek davanın esasına girilmişse de; davacı tarafın gündeme ilişkin muhalefet nedenlerini içerir dilekçe sunması, genel kurulda oylanan maddelere ret oyu kullanarak muhalefetini tutanağa geçirdiği sonucunu doğurmaz.  Davacı taraf görüşülen maddelere ilişkin oy kullanmadığına göre dava açma hakkı bulunmamaktadır.” [17]

Muhalefet şerhinin bir kere verilmesi yeterlidir. Aynı karar için birden fazla muhalefet şerhi verilmesi, muhalefet şerhinin geçerliliğini etkilemez.

   “… Davacı her bir gündem maddesinin oylanmasından sonra muhalif kaldığını belirttiğinden ayrıca toplantı sonunda da yeniden muhalefet şerhi yazması gerekmez.” [18]

“…davacının evvela olumsuz oy kullandığı, bilahare muhalefet şerhini ibraz ettiği ve muhalefet şerhinin de tutanağa eklendiği görülmüştür. Davacı her bir gündem maddesinin oylanmasından sonra muhalif kaldığını belirttiğinden ayrıca toplantı sonunda da yeniden muhalefet şerhi yazması gerekmez. Bu durumda mahkemece usulüne uygun muhalefet şerhi bulunduğu kabul edilerek uyuşmazlığın esası incelenmek suretiyle hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.”[19]

Eleştiri düzeyinde kalan açıklamalar muhalefet şerhi olarak değerlendirilemez. Bu çerçevede, genel kurul tutanağında yer alan “karar yeterince tartışılmadan alınmıştır” ya da “kararın eleştirilecek yönleri vardır” gibi genel nitelikli ifadeler, karara yönelik açık ve doğrudan bir karşı çıkış beyanı içermediği sürece, muhalefet şartının gerçekleştiği şeklinde yorumlanamaz. Bu tür açıklamalar, ancak somut olarak kararın reddine dair bir iradeyle desteklenmiş ve açıkça tutanağa geçirilmişse, geçerli bir muhalefet şerhi olarak kabul edilmesi mümkün değildir.[20]

“…davacının ibra oylamasından sonra söz alarak ‘murakıpça ibra edilmeleri istenmeyen yönetim kurulunun aynen ibrası uygun değildir.’ yönündeki açıklaması, anılan yasa hükmünde muhalefet niteliğinde değildir. Eleştiri düzeyinde kalan bu açıklamanın karara muhalif kalıp, durumu tutanağa geçirtme biçiminde yorumlanması doğru değildir.”[21]

Yukarıda olumsuz oy ve muhalefet şerhine ilişkin açıklamalarla birlikte belirtmek gerekir ki pay sahibi açısından muhalefet beyanının tutanağa geçirilmesi, bir yükümlülük olarak değerlendirilmelidir[22]. Başka bir ifadeyle, bu şart, pay sahibinin dava hakkını yitirmemesi için yerine getirmesi gereken usuli bir işlem ya da zorunlu bir davranış biçimidir. Pay sahibinin karara karşı olduğunu bildirmesinden sonra bir de ayrıca muhalefetin tutanağa geçirilmesi şartı, iptal davası açılmasını zorlaştırmakta ve bu davayla amaçlanan azınlığı koruma amacıyla bağdaşmamaktadır.

İçtihatlardan da anlaşılacağı üzere genel kurul kararının iptali davasında muhalefet şerhinin usulüne uygun verilmemesi sebebiyle red kararları oldukça fazladır. Bu durum, şekli koşulların dava hakkını daralttığını ve azınlık pay sahiplerinin etkin korumadan yoksun bırakılabildiğini göstermektedir.

C.İptal Davasının Tarafları

1.Davacı

TTK’nın 446. maddesine göre, genel kurul kararlarının iptali için dava açma yetkisi; pay sahiplerine, yönetim kuruluna ve kararın yerine getirilmesi hâlinde şahsi sorumluluğa uğrayacak yönetim kurulu üyelerine tanınmıştır. Buna ek olarak, SerPK’nın 23/2 ve 92. maddeleri uyarınca, SPK’nın da ilgili düzenlemelerde belirtilen durumlarda iptal davası açma hakkı tanınmıştır.

a.Ortaklar

TTK’ m.446/1-a-b maddelerinde ortakların iptal davası açabileceği hüküm altına alınmıştır. Bu hükme göre; genel kurulda karara olumsuz oy verip muhalefetini tutanağa geçiren pay sahipleri ile, toplantıya katılıp katılmadığına veya oy verip vermediğine bakılmaksızın, çağrı usulüne veya toplantı düzenine ilişkin ciddi aykırılıkları ileri süren pay sahipleri iptal davası açabilir.
    İptal davası açma hakkı, pay sahipliği sıfatına bağlıdır. Bu sıfatın, karar tarihinde mevcut olması ve davanın kesinleşmesine kadar devam etmesi gerekir. Davacı, dava süresince bu sıfatı korumakla yükümlüdür; aksi halde dava, aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle reddedilir. [23]Tek bir paya sahip olmak yeterli olup, belirli bir oranda pay sahipliği şartı aranmaz.

    İptal davası açma hakkı, gerçek kişi pay sahipleri tarafından bizzat ya da kanuni temsilcileri aracılığıyla kullanılabilir[24]. Pay sahibinin ölümü hâlinde, bu hak mirasçılarına geçer ve dava açma yetkisi onlar tarafından kullanılabilir[25]. Eğer iptal davası açma yetkisi tüzel kişi pay sahibine aitse, bu durumda yetki, yalnızca temsile yetkili organlar tarafından kullanılabilir.

b.Yönetim Kurulu

TTK’nın 446/1-c maddesi uyarınca, yönetim kurulu organ sıfatıyla iptal davası açma hakkına sahiptir. Bu hak, yalnızca bir yetki olmanın ötesinde, bazı durumlarda yönetim kurulu için bir yükümlülük niteliği de taşır. Zira, kanuna, esas sözleşmeye veya dürüstlük kuralına açıkça aykırı olan genel kurul kararlarının uygulanması hâlinde, yönetim kurulu sorumluluk riskiyle karşı karşıya kalabilir. Öte yandan, bu kararların uygulanmaması da bazı durumlarda sorumluluğa yol açabilir. Bu nedenle, iptal davası açılması yoluyla, yönetim kurulu hem şirketin menfaatini korumuş olur hem de kişisel sorumluluğunu azaltır.

Yönetim kurulunun iptal davası açabilmesi için, bu yönde usulüne uygun bir kurul kararı alınmış olması zorunludur. Aksi takdirde, yönetim kurulu adına açılmış olan dava, yetkisizlik nedeniyle reddedilir. TTK m. 390 uyarınca, bu karar, yönetim kurulu üye tam sayısının çoğunluğuyla toplanması ve toplantıya katılanların çoğunluğunun oyu ile alınır. Ayrıca, yönetim kurulu adına dava açma yetkisi, murahhas üye veya tek başına müdür gibi temsilciler tarafından tek başına kullanılamaz; mutlaka yönetim kurulu kararı ile yetkilendirme yapılmalıdır. Eğer yönetim kurulu tek kişiden oluşuyorsa karar almasından söz edilemez.[26]

Yönetim kurulunun iptal davası açabilmesi, toplantıya katılmış olma, muhalefet şerhi koyma gibi şartlara bağlı değildir. Aynı zamanda pay sahibi olan bir yönetim kurulu üyesi, genel kurulda ilgili karara olumlu oy vermiş olsa dahi, bu durum yönetim kurulunun organ sıfatıyla dava açma yetkisini ortadan kaldırmaz.

c.Yönetim Kurulu Üyeleri

Alınan genel kurul kararının yerine getirilmesi, herhangi bir yönetim kurulu üyesinin kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa, bu yönetim kurulu üyesinin, yönetim kurulu üyesi sıfatıyla dava açması mümkündür. İptal davası açabilmesi için karara muhalif kalıp olumsuz oy kullanması gerekmez.[27]

2.Davalı

Genel kurulun iptali davasında davalı taraf şirket tüzel kişiliğidir. Dava, ortak tarafından açılmışsa, şirketi yönetim kurulu temsil eder. Eğer davayı yönetim kurulu açmışsa, şirkete atanan temsil kayyımı tarafından dava takip edilir.

D. Usule İlişkin Kurallar

TTK’nın 445. maddesi uyarınca, iptal davası, genel kurul kararının alındığı tarihten itibaren üç ay içinde açılmalıdır. Süre, kararın alındığı gün itibarıyla işlemeye başlar. Kanun, sürenin başlangıcı konusunda herhangi bir istisnaya yer vermemiştir. Bu nedenle, pay sahibinin karardan geç haberdar olması ya da toplantıya hiç katılmamış olması, üç aylık sürenin başlangıcını etkilemez.

Eğer genel kurul toplantısı birden fazla güne yayılmışsa, kararın alındığı gün değil, toplantının son günü, karar tarihi olarak esas alınmalıdır.[28] Ayrıca, TTK m. 445’te “karar tarihi” esas alındığı için, tescile tabi kararlarda dahi, sürenin başlaması için kararın ticaret siciline tescili veya ilanı zorunlu değildir. Kararın alınmasıyla birlikte süre işlemeye başlar.

İptal davasında görevli mahkeme, asliye ticaret mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise, şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesidir. Bu konuda Yargıtay, şirket merkezinin dava açıldıktan sonra başka bir yere taşınmasının, yetki yönünden davanın reddine sebep olmayacağını belirtmiştir:

“...ortaklık merkezinin davadan sonra başka yere nakli halinde, davanın yetki yönünden reddi usule aykırıdır.”[29]

SONUÇ

Anonim şirketlerde genel kurul kararlarının geçerliliği, sadece şekli unsurlara değil, aynı zamanda içerik bakımından hukuk düzenine uygunluğa da bağlıdır. Genel kurul, ortakların iradesiyle gerçekleşen bir hukuki işlem ve şirketin geleceğini doğrudan etkileyen en önemli organlardan biri olduğundan, burada alınan kararların hukuka uygunluğu, hem ortakların hak ve menfaatlerini hem de şirketin kurumsal bütünlüğünü korumak açısından büyük önem taşır. Kararlara karşı açılacak iptal davaları ise, bu denetimin yargı önünde gerçekleştirilmesine olanak sağlayan temel araçtır.

İptal davası, bir yandan pay sahiplerinin azınlık haklarını korurken, diğer yandan şirket içinde keyfîliğin önüne geçmeyi hedefler. Bu çerçevede, iptal davası açma hakkının yalnızca belirli kişilerce, belli bir süre içinde ve kanuni usullere uygun olarak kullanılması gerekmektedir. Özellikle davacıların pay sahipliği sıfatını dava süresince kesintisiz taşımaları, olumsuz oy vermeleri, karara muhalefet etmeleri ve bu muhalefeti genel kurul tutanağına geçirmeleri, dava hakkının doğması açısından gerekli koşullardır.

Ancak bu şartların katı şekilde uygulanması, zaman zaman pay sahiplerinin hak arama özgürlüğünü sınırlandırıcı bir etki doğurabilmektedir. Oysa genel kurul kararlarına karşı başvurulacak iptal davası, yalnızca azınlık pay sahiplerinin çıkarları değil, şirketin uzun vadeli menfaatlerini ve kurumsal dengeyi de ilgilendiren bir hukuk yoludur. Bu nedenle, iptal davalarında şekli kuralları ile hakkaniyet ilkesi doğrultusunda, azınlık pay sahiplerinin lehine bir denge kurulması gerekmektedir.

Sonuç olarak, anonim şirket genel kurul kararlarının iptali davası, pay sahipliği temelli dava hakkı, süre ve şekil şartları, muhalefet şerhi zorunluluğu gibi unsurlarla birlikte ele alınmalı; uygulamada hem şirket istikrarını hem de pay sahiplerinin etkin katılımını gözeten bir yorum tarzı benimsenmelidir. Bu bağlamda iptal davası, yalnızca bireysel bir başvuru yolu değil, aynı zamanda kurumsal denetim ve hukuki meşruiyetin bir aracı olarak değerlendirilmelidir.


KAYNAKÇA

[1] Yönetim kurulu arasında görev ve yetki açısından farklılık olup iş bölümü ayrımı vardır. Aralarında ast-üst ilişkisi yoktur. CAN, Musa. Anonim Şirketlerde Zorunlu Organ Eksikliğinin Sonucu Olarak Fesih Davası (TTK. m. 530). İstanbul, 2020, s.15.
[2] “Bütün hukuki işlemlerdeki ortak kurucu unsur irade beyanıdır. İrade beyanı mevcut olmadıkça bir hukuki işlemin varlığından söz edilemez” KIRCA, İsmail. Anonim Şirket Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü. İstanbul, 2022, s.3; Genel kurul kararlarının hukuki işlem niteliğinde olduğuna ilişkin aksi bir görüş olmayıp Erdoğan Moroğlu gibi bazı yazarlar bu kararların tek taraflı hukuki işlem olduğu kanaatindedir. ENGİN GÜNAY, Gözde, Anonim Ortaklıklar Hukuku'nda Genel Kurulda Nisaplar, İstanbul, 2023, s.35.
[3] ŞENER,  Oruç Hami, Teorik ve Uygulamalı Ortaklıklar Hukuku, Ankara, 2019, s.531-534.
[4] “…genel kurul kararının yokluğu yaptırımı kararın konusu değil meydana gelişiyle ilgilidir. Diğer bir ifadeyle, yok sayılan karar şeklen dahi meydana gelmemiştir.” KIRCA, s.4.
[5] Genel kurul kararının varlığı için, toplantının yapılması ve bu toplantıda karar alınması zorunludur. Bu unsurlardan birinin yokluğu, kararın baştan itibaren hiç doğmamış sayılmasına neden olur. ŞİMŞEK, Bahar, Anonim Şirketlerde İlişkili Taraf İşlemleri, İstanbul, 2023 s.476.
[6] “Borçlar hukukuna göre butlan bir hukuki işlemin hukuk düzeni tarafından öngörülen geçerlilik şartlarını içermemesi nedeniyle başlangıçtan itibaren hüküm ve sonuç doğurmamasıdır. … Genel kurul kararı şekil ve usul bakımından geçerli olmakla birlikte konusu itibarıyla TBK 27 ye aykırı ise geçersizdir. Alınan bir genel kurul kararı TBK 27 maddesine göre kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkansız ise hükümsüzdür.” İstanbul BAM, 43. HD, E. 2020/1049 K. 2022/1128 T. 13.10.2022 (www.lexpera.com).
[7] Butlan sebepleri sınırlı olarak değil, örnekleme yoluyla sayılmıştır. ŞİMŞEK, s.479.
[8] MOROĞLU, Erdoğan, Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, 7.bası, İstanbul, 2014, s.242. “…muhalefetin gerekçeli olması pay sahiplerinin iptal davası açabilmesinin bir şartı değildir ve karara muhalif kalındığını ifade eden bir kısa ibare iptal davası açmak için yeterli olacaktır.” YALÇIN, Selim, Anonim Şirketlerde Esas Sermaye Artırımının Dürüstlük Kuralına Aykırılık Nedeniyle İptali, İstanbul, 2018, s.101.
[9] YANLI, Veliye, “Muhalefetin Tutanağa Geçirtilmesi ve Bu İşlemin Zamanı Sorunu -Genel Kurul Kararlarının İptali Davası Bağlamında-.” Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, C.37, S.2 ,2021, ss. 13-14
[10] Y. 11. HD., E. 2024/1907 K. 2025/269 T. 20.1.2025. (www.lexpera.com).
[11] Y. 11.HD, E.2015/8152, K.2016/3842, T. 7.4.2016. (www.lexpera.com).
[12] TÜRK, Mehmet Cemil, Anonim Şirketlerde Genel Kurul Kararlarının İptali, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2019, s.154-155.
[13] MOROĞLU, s.237.
[14] Sakarya  BAM, 7.  HD., E. 2022/1619 K. 2023/1769 T.  31.10.2023. (www.lexpera.com).
[15] MOROĞLU, s.240.
[16] 11. HD., E. 2015/15655 K. 2016/6700 T. 16.6.2016. (www.lexpera.com).
[17] 11. HD., E. 2014/9351 K.2014/18769 T. 2.12.2014. (www.lexpera.com).
[18] Y. 11. HD. 18.11.2020 T., 2020/537 E. 2020/5167 K.; Y. 11. HD. 10.02.2014 T., 2013/12250 E., 2014/2149 K. (www.lexpera.com).
[19] Y. 11. HD, T. 10.02.2014, E. 2013/12250, K. 2014/2149
[20] TÜZEMEN ATİK, Ebru, “Anonim Şirket Genel Kurul Kararlarının İptalinde Muhalefetin Tutanağa Geçirtilmesi Koşulu Ve Özellikle Peşinen Muhalefetin Geçerliliği Sorunu” Hacettepe Hukuk Fakültesi Dergisi, C.12, S.1, 2022, s.1024.
[21] 11. HD., E. 1983/2781 K. 1983/2996 T. 09.06.1983. (www.lexpera.com).
[22] YANLI, s.10.
[23] Doktrindeki hakim görüşe ve içtihatlara göre pay davacının iptal davasını açtığı tarihten, hüküm kesinleşene kadar pay sahibi sıfatını kesintisiz devam ettirmelidir. Pay sahibi paylarının tamamını devrederse, ortak sıfatını yitireceğinden aktif dava ehliyeti bulunmaması sebebiyle dava reddedilmelidir. KIRCA, İsmail. Anonim Şirket Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, İstanbul, 2022, s.145
[24] MOROĞLU, s.261.
[25] MOROĞLU, s.261.
[26] ŞENER, s.539.
[27] ŞENER, s.539.
[28] TÜRK, s.166.
[29] Y. 11 HD, 16.10.1973, E. 1973/3860, K. 1973/3924. ŞENER, s.541).

------------------------------------------------------------

CAN, Musa, Anonim Şirketlerde Zorunlu Organ Eksikliğinin Sonucu Olarak Fesih Davası (TTK. m. 530). İstanbul, 2020.
ENGİN GÜNAY, Gözde, Anonim Ortaklıklar Hukuku'nda Genel Kurulda Nisaplar, İstanbul, 2023.
KIRCA, İsmail, Anonim Şirket Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, İstanbul, 2022.
KIRCA, İsmail, Anonim Şirket Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü. İstanbul, 2022.
MOROĞLU, Erdoğan, Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, 9. Bası, İstanbul, 2020.
ŞENER, Oruç Hami, Teorik ve Uygulanalı Ortaklıklar Hukuku, 26. bası, Ankara, 2019.
ŞİMŞEK, Bahar, Anonim Şirketlerde İlişkili Taraf İşlemleri, İstanbul, 2023.
TÜRK, Mehmet Cemil, Anonim Şirketlerde Genel Kurul Kararlarının İptali, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2019.
YALÇIN, Selim, Anonim Şirketlerde Esas Sermaye Artırımının Dürüstlük Kuralına Aykırılık Nedeniyle İptali, İstanbul, 2018
YANLI, Veliye, “Muhalefetin Tutanağa Geçirtilmesi ve Bu İşlemin Zamanı Sorunu -Genel Kurul Kararlarının İptali Davası Bağlamında-.” Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, C.37, S.2, 2021.

14.10.2025 194 Can Kilercioğlu
Whatsapp İletişim